31 Mayıs 2012 Perşembe

Yüzde 8.5 Ekonomik Büyüme Ne Kadar “Reel”? (III)


(Borç ile Âbâd Olunmaz!)

Devletin 2011 senesi için deklare ettiği “reel” % 8.5 büyüme oranı, neden “reel” olarak halka sirayet edemiyor? Kimler büyüdü, daha fazla refaha kavuştu ve dolayısıyla eko-mutlu? Sorusunun cevabını aramada, Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşuna kadar gelmiştik. Parlak büyüme oranının lokomotifi, sanayi sektörüydü ve o halde % 8.5 büyümeden refah anlamında onlar etkilenmiş olmalıydı…

Sahiden de böyle mi?... Ya da şöyle soralım: mevcut devasa borçlara rağmen bir ülkenin ekonomik büyümesi ve dolayısıyla refahı herhangi bir kesimi için ne kadar “reel” olabilir? Yazılarımızın sonuncusuna bu soruyla başlamak ve biraz daha uzağa çekilip daha öz ve özet tespitler yapmak istiyoruz. 

Şimdi; yaptığımız araştırmalardan anladığımız odur ki modern ekonomiler iki ayrı aynaya sahip. İlkine göre, bir ülkenin ekonomik büyümesinin tescilinde o ülkedeki tasarruflar/semaye/yatırımlar ciddiye alınıyor. Tasarrufların kaynağı ya da niteliği (iç ya da dış kaynaklı/borca dayalı oluşu vs.) bu kriterde herhangi bir önem arzetmiyor. Başka ifadeyle, sahiden de bu aynaya baktığınızda “paranın dini îmanı yok!”u görüyoruz.  Bire-on dış kaynağa dayalı (yani dış borca dayalı) bir ekonominiz de olsa, pekâlâ ekonomik büyüme ve dolayısıyla Gayrı Sâfi Yurtiçi Hasıla (GSYH) sıralamasının üst sıralarında yer alabiliyorsunuz. Daha açıkçası, aldığınız borçla pekalâ uluslararası arenada“zenginlik taslayabiliyorsunuz” ve küresel kapitalist düzen,  “Aferin! Ne de şahane borçlanmışsın!” dercesine, sırtınızı bir güzel sıvazlıyor! 

Amma, borçlanma tarzınız hoş değilse; yani gelirleriniz borçlarınızı karşılamıyorsa; yani dışarıdan aldıklarınızın, dışarıya harcadıklarınızın miktarı, dışarıya verdiklerinizden fazlaysa; yani câri açığınız büyükse… Uluslararası ekonomik düzenin ikinci aynasına yansıyanlar devreye giriveriyor.  Giriveriyor da ne yapıyor? Şunu yapıyor: OECD, IMF, AB gibi kurumların; kredi derecelendirme kuruluşlarının verileriyle sizi, dünya genelinde ait olduğunuz gerçek yere acımasızca oturtuveriyor! “Ee, n’oldu bizim diğer hesap?” derseniz? “O başka, bu başka; o varken asıl bu var!” deriz.  Evet sevgili okur, bence de son derece traji-komik bir resim! Ama kapitalist sistemin hikmetinden sual olunmuyor, öyle!…

Gelgelelim bizim güzel Türkiyemiz’in bu iki farklı ekonomik aynada nasıl göründüğüne… İlk görünümü kolayca canlandırabiliriz: Neydi? Kendi tasarruflarımızla olmasa da 2011 yılında bir önceki seneye göre %8,5 oranında büyümüş, kişi başına gelirimizi 10.444 $’a çıkarmış ve de Çin’den sonra “en hızlı büyüyen” ikinci (ya da Arjantin’den sonra üçüncü, ne fark eder?)  ülkesi olaraktan misler gibi, dünya ekonomileri arasında 16. Sıraya oturmuştuk. İlk aynadaki durum budur.

Ya ikinci ayna ne görüyor Türkiye’de? Yani “büyümeyi” nasıl bir borçlanmayla yaratmışız? Âkil adamlarımız ne demiş, bakalım: Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne (SDE) göre Türkiye’de 1998-2010 yılları arasında yurtiçi tasarruflar, gittikçe azalmıştır: GSYH’a oranı 1998’de  %24 iken, 2010’da gelmiş geçmiş en düşük orana: %14’e düşmüştür. Tasarruf azaldıkça, 2003’e kadar yatırım da azalmış; sonrasında dış tasarruf kullanımına/dış borca yönelinmiş ve yatırım artırılmış ama bu kez de cârî açık kronik bir hale gelmiştir. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) “Turkish Economy, 2012” başlıklı yayını ise özetle şu tablodakileri söylüyor:

(Birim: milyar dolar)
2010
2011
İhracat
113
135
İthalat
185
240
Dış Ticaret Açığı
-71,7
-105,9
Câri Denge (Açık)
-46,6
-77,2
Toplam Dış Borç
292,3
306,6
Toplam İç Borç
352,8
368,8

Ve ekliyor, diyor ki İSO: “2011 yılına, ödemeler dengesindeki rekor cari açık,
rekor sıcak para girişi ve tüm zamanların en büyük, 12,5 milyar dolarlık rekor net hata ve noksan fonlaması damgasını vurmuştur.” 

İkinci aynadan ülkenin dışına yansımalar da şöyle: OECD verilerine göre (Aralık 2011) Türkiye, kişi başına düşen “reel” GSYH’da  42 dünya ülkesi arasında sondan üçüncü durumda. Bizim altımızda Y.Zelenda ve Yunanistan var. Ama gelir adaletsizliğinde en başlardayız: Meksika’nın ardından ikinci sıra bizimdir!

Son olarak, başta sorduğumuz sorunun cevabı olan, “cevapsızlığı”, yani borç ile âbâd olunmayacağını fark etmede ufuk açabilecek karşılaştırmalı verilerimizi de paylaşalım: Üç ülke seçtik: Türkiye (Nüfus: 72.7 m.), Meksika (108.4 m.), Almanya (81.90 m.).

Satınalma gücü açısından GSYH ($’a oranla)
Türkiye
? (OECD) 14.517 (ISO ’11)
Meksika
14.153 ('10)
Almanya
38.115 ('10)

Ticaret (milyar $)
Enfl. (%)

İthalat
İhracat
Ödem.Deng.
 (% GSYH)

Türkiye
185.5 ('10)
114.0 ('10)
% '-6.5 ('10)
%8.6 ('10)
Meksika
301.5 ('10)
298.3 ('10)
% '-0.6 ('10)
%4.2 ('10)
Almanya
1.066.8 ('10)
1.271.1 ('10)
% 5.6 ('10)
%1.1 ('10)
Yabancı Yatırım

Dışarıya
Sermaye
İçeriye
Sermaye
İçeriye
Yatırım
Dışarıya
Yatırım
Türkiye
21.570 ('10)
185.780 ('10)
1.464 ('10)
9.258 ('10)
Meksika
78.379 ('11)
298.472 ('10)
13.570 ('10)
19.627 ('10)
Almanya
1.426.644 ('10)
956.708 ('10)
106.961 ('10)
46.136 ('10)






İntihar (%)

Eğitimsiz-İşsiz 20-24 Yaş
Eğitimsiz-İşsiz 15-19 Yaş
Türkiye
% 28.7 ('09); % 37.1 ('08)
% 46.1 ('09); % 46.1 ('08)
Meksika
% 18.4 ('09); % 17.0 ('04)
% 27.6 ('09); % 27.4 ('04)
Almanya
% 3.8 ('09) % 3.7 ('08)
% 13.7 ('09) % 14.0 ('08)







Hiç yorum yok: