Sayın Başbakanımız “okul sütü” mevzusunda nihayet konuştular… Zâtıâlilerinin demecinden şu sonuçlara ulaşıyoruz:
- 1. Çok şükür ölüm olmadı!…
- 2. Yaşanan olayların sebebi, çocuklarda süte karşı ortaya çıkan alerjik reaksiyonlardır.
- 3. (Bu iki tespite rağmen) projeden dönülmeyecek ve fakat çıkan sorunların nedenleri bilimsel olarak araştırılacaktır.
İlâveten, Sayın Başbakanımız, bir de soru sormuş: 'Bu,
pastörizasyonun sıkıntılarıdır' şeklinde bir kampanya başladı. Kardeşim o zaman
bu, sadece kampanyada mı meydana geliyor? Bugün bütün marketlerde satılan
sütler genel itibarıyla pastörizedir. Böyle bir olumsuz durum söz konusu olsa
herhalde bunun ne Sağlık Bakanlığı'ndan ne Tarım Bakanlığı'ndan geçmemesi
gerekir.
Efendim, bendeniz, olay patlak verdiğinde kafamda aşağı-yukarı aynı
soruyla, bir koşu, işin teknik
şartnamesini bulup inceledim. Şartnamede yığınla mevzuata atıfta bulunuluyor.
Yani, çocuklar için hazırlanacak sütler, teknik olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin
daha önce çıkartmış olduğu gıda ve pastörize süt yönetmeliklerinin şartlarına
uymak durumundadır, denmek isteniyor.
İyi, güzel de bu geniş
kapsamlı uygunluk şartlarını kimler denetler ? Hâliyle şartnameye bakınıyorsunuz
ve “Komisyon” diye anılan bir kurumla karşılaşıyorsunuz. Deniyor ki
şartnamede:
Okul Sütü programı uygulama esasları hakkında kararnamenin 3.
Maddenin 4. Fıkrasında belirtilen komisyon, Denetim ve Muayeneden
sorumlu olacaktır.
Peki, dananın kuyruğunun koptuğu yerden, yani Denetim ve Muayeneden
sorumlu olan Komisyon kimdir, nedir? Teknik şartnamede bunun ayrıntısını
bulmak imkânsız. Ancak, oradaki atıftan, Resmî Gazete’ye geçince Komisyon’la
tanışıyorsunuz:
Okul Sütü Komisyonu: İllerde
vali yardımcısı başkanlığında il gıda tarım ve hayvancılık müdürlüğü, il milli
eğitim müdürlüğü, defterdarlık ve il sağlık müdürlüğü temsilcilerinden oluşan
ve sekreteryası il milli eğitim müdürlüğünce yürütülen komisyon.
Demek ki her ilin Okul Sütü Komisyonu ayrı olup, o ilin bürokrat ve devlet memurlarından
oluşan beş kişicik bir gruptan oluşmaktaymış… Gayrıihtiyârî, memleketin
her ilinde üniversite açan iktidar, komisyona neden bir-iki de akademisyen
katmaya heves etmemiş, diye düşünüyor insan…
Okul Sütü Komisyonunun
yetkisi de sorumluluğu da çok büyük, Sevgili Okur… Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı Okul
Sütü Programı Uygulama Rehberi’nde görüldüğü üzere o beş kişicik:
1.
Kendilerine yapılan “yüklenicilik ve alt
yüklenicilik” başvurularını değerlendirip karara bağlamakta;
2.
“Gelen
sütlerin uygunluğunu” kontrol etmektedir.
Evvela, “yüklenicilik ve
alt yüklenicilik” tanımlamasından anlaşılıyor ki, Komisyon tarafından,
şartlara uygundur, diye seçilen bir firma, bir başka firmaya yani taşerona sütçülük
yaptırabiliyor… İtiraf etmeliyim, mesele çocuklarımızın içeceği sütler olunca, doğrusu,
taşeron firma fikri kulağa hiç mi hiç hoş gelmiyor!
Bu çok önemli alt başlığı
şimdilik bir yana koyar koymaz, Okul Sütü Komisyonlarının, sütlerin
denetimi, kontrolü, tahlili vb. nasıl yaptırdığı sorusuyla hemhâl oluyoruz. Burada da bir başka kanuna
atıf var: Denetim ve numune alma, 5996 Sayılı
Kanun ve Ilgili Yönetmelikler çerçevesinde yapılmalıdır, deniyor. İlgili kanunu bulup bakıyoruz: Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu
Kolajımsı adı, bir acayip hissiyatı uyandıran Kanun, gıda denetimi ve analizi bağlamında şunları
söylüyor:
Resmî kontrollerle ilgili numunelerin analizleri, Bakanlık laboratuvarlarında veya Bakanlık tarafından onay
verilen diğer laboratuvarlarda yapılır.
Eldeki dokümanlardan anlaşıldığı kadarıyla, diyelim Bingöl’deki Okul Sütü Komisyonu süt
başvurularını aldı; elindeki kanun-kurallara göre değerlendirdi ve belli
firmaları seçti. İşte bu aşamadan sonra “dağıtımı yapılacak her parti ürün”
eline geldiğinde ondan numune alıyor ve tahlil ettiriyor.
Benim anlamadığım iki nokta
var:
1.
Numune tahlili ve sütlerin dağıtımı eşzamanlı mı yapılıyor? Çünkü, Okul
Sütü Programı Uygulama Rehberi’nde bunun aksini ifade eden herhangi bir madde
bulunmuyor.
2.
Eşzamanlı ya da değil, Bingöl’de numune sütlerin
ayrıntılı tahlilini yapabilecek, Bakanlık onaylı teknik ve personel donanımına
sahip bir laboraruvar var mıdır?
Tahlil ve dağıtımın eş zamanlı
yapılıyor olma ihtimali, doğrudan, yukarıda andığımız 5996 Sayılı Kanuna
aykırılık arz ediyor. Çünkü şöyle diyor kanun:
Gıdanın insan sağlığına zararlı olup olmadığının belirlenmesinde;
tüketenin sağlığı üzerinde ani, kısa veya uzun vadede oluşturabileceği muhtemel
etkileri yanında, gelecek nesiller üzerindeki etkileri, birikerek artan
muhtemel toksik etkileri ve belirli tüketici gruplarının özel sağlık
hassasiyetleri de dikkate alınır.
Anlaşılan o ki, yukarıdaki satırlarda ele alınan sadece birkaç
kritik nokta ve bu iki sorunun cevabı şeffaf olarak ortaya koyulmadığı sürece
kampanya, “Okul Sütü, Şükür-Şüphe Küpü(!)” olarak, Başbakanımız
dahil, hepimizin kafasını meşgul etmeye devam edecek...
Tabii, başlangıçta yapılması gereken bilimsel tetkik ve incelemeler
önümüzdeki günlerde gün yüzüne çıkasıya kadar, elimiz mahkûm, “bugün de hiç çocuk
ölmedi” diye kaderimize şükretmeye devam edeceğiz. Çünkü, burası Türkiye; maalesef
ki maalesef yolculuğun niteliği hiçbir şekilde mukadderatı değiştiremiyor: Kervan
yolda düzülür!
Kaynaklar:
http://aricak.meb.gov.tr/sut_klavuz_CD.pdf
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2010/06/20100613-12.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder