(Borç ile Âbâd Olunmaz!)
Devletin 2011
senesi için deklare ettiği “reel” % 8.5 büyüme oranı, neden “reel” olarak
halka sirayet edemiyor? Kimler büyüdü, daha fazla refaha kavuştu ve
dolayısıyla eko-mutlu? Sorusunun cevabını aramada, Türkiye’nin en büyük 500
sanayi kuruluşuna kadar gelmiştik. Parlak büyüme oranının lokomotifi, sanayi
sektörüydü ve o halde % 8.5 büyümeden refah anlamında onlar etkilenmiş
olmalıydı…
Sahiden de böyle
mi?... Ya da şöyle soralım: mevcut devasa borçlara rağmen bir ülkenin ekonomik
büyümesi ve dolayısıyla refahı herhangi bir kesimi için ne kadar “reel”
olabilir? Yazılarımızın sonuncusuna bu soruyla başlamak ve biraz daha uzağa
çekilip daha öz ve özet tespitler yapmak istiyoruz.
Şimdi; yaptığımız
araştırmalardan anladığımız odur ki modern ekonomiler iki ayrı aynaya sahip. İlkine
göre, bir ülkenin ekonomik büyümesinin tescilinde o ülkedeki tasarruflar/semaye/yatırımlar
ciddiye alınıyor. Tasarrufların kaynağı ya da niteliği (iç ya da dış kaynaklı/borca
dayalı oluşu vs.) bu kriterde herhangi bir önem arzetmiyor. Başka ifadeyle,
sahiden de bu aynaya baktığınızda “paranın dini îmanı yok!”u görüyoruz. Bire-on dış kaynağa dayalı (yani dış borca
dayalı) bir ekonominiz de olsa, pekâlâ ekonomik büyüme ve dolayısıyla Gayrı Sâfi
Yurtiçi Hasıla (GSYH) sıralamasının üst sıralarında yer alabiliyorsunuz. Daha
açıkçası, aldığınız borçla pekalâ uluslararası arenada“zenginlik
taslayabiliyorsunuz” ve küresel kapitalist düzen, “Aferin! Ne de şahane borçlanmışsın!”
dercesine, sırtınızı bir güzel sıvazlıyor!
Amma, borçlanma
tarzınız hoş değilse; yani gelirleriniz borçlarınızı karşılamıyorsa; yani
dışarıdan aldıklarınızın, dışarıya harcadıklarınızın miktarı, dışarıya
verdiklerinizden fazlaysa; yani câri açığınız büyükse… Uluslararası ekonomik
düzenin ikinci aynasına yansıyanlar devreye giriveriyor. Giriveriyor da ne yapıyor? Şunu yapıyor: OECD,
IMF, AB gibi kurumların; kredi derecelendirme kuruluşlarının verileriyle sizi, dünya
genelinde ait olduğunuz gerçek yere acımasızca oturtuveriyor! “Ee, n’oldu bizim
diğer hesap?” derseniz? “O başka, bu başka; o varken asıl bu var!” deriz. Evet sevgili okur, bence de son derece traji-komik
bir resim! Ama kapitalist sistemin hikmetinden sual olunmuyor, öyle!…
Gelgelelim bizim
güzel Türkiyemiz’in bu iki farklı ekonomik aynada nasıl göründüğüne… İlk görünümü
kolayca canlandırabiliriz: Neydi? Kendi tasarruflarımızla olmasa da 2011
yılında bir önceki seneye göre %8,5 oranında büyümüş, kişi başına gelirimizi
10.444 $’a çıkarmış ve de Çin’den sonra “en hızlı büyüyen” ikinci (ya da
Arjantin’den sonra üçüncü, ne fark eder?)
ülkesi olaraktan misler gibi, dünya ekonomileri arasında 16. Sıraya
oturmuştuk. İlk aynadaki durum budur.
Ya ikinci ayna
ne görüyor Türkiye’de? Yani “büyümeyi” nasıl bir borçlanmayla yaratmışız? Âkil
adamlarımız ne demiş, bakalım: Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne (SDE) göre Türkiye’de
1998-2010 yılları arasında yurtiçi tasarruflar, gittikçe azalmıştır: GSYH’a
oranı 1998’de %24 iken, 2010’da gelmiş geçmiş
en düşük orana: %14’e düşmüştür. Tasarruf azaldıkça, 2003’e kadar yatırım da
azalmış; sonrasında dış tasarruf kullanımına/dış borca yönelinmiş ve yatırım
artırılmış ama bu kez de cârî açık kronik bir hale gelmiştir. İstanbul Sanayi
Odası’nın (İSO) “Turkish Economy, 2012” başlıklı yayını ise özetle şu
tablodakileri söylüyor:
(Birim: milyar dolar)
|
2010
|
2011
|
İhracat
|
113
|
135
|
İthalat
|
185
|
240
|
Dış Ticaret
Açığı
|
-71,7
|
-105,9
|
Câri Denge
(Açık)
|
-46,6
|
-77,2
|
Toplam Dış
Borç
|
292,3
|
306,6
|
Toplam İç Borç
|
352,8
|
368,8
|
Ve ekliyor, diyor
ki İSO: “2011 yılına, ödemeler dengesindeki rekor cari
açık,
rekor
sıcak para girişi ve tüm zamanların en büyük, 12,5 milyar dolarlık rekor net
hata ve noksan fonlaması damgasını vurmuştur.”
İkinci aynadan ülkenin
dışına yansımalar da şöyle: OECD verilerine göre (Aralık 2011) Türkiye, kişi
başına düşen “reel” GSYH’da 42 dünya
ülkesi arasında sondan üçüncü durumda. Bizim altımızda Y.Zelenda ve Yunanistan
var. Ama gelir adaletsizliğinde en başlardayız: Meksika’nın ardından ikinci
sıra bizimdir!
Son olarak, başta
sorduğumuz sorunun cevabı olan, “cevapsızlığı”, yani borç ile âbâd
olunmayacağını fark etmede ufuk açabilecek karşılaştırmalı verilerimizi de
paylaşalım: Üç ülke seçtik: Türkiye (Nüfus: 72.7 m.), Meksika (108.4 m.), Almanya
(81.90 m.).
Satınalma gücü açısından GSYH ($’a oranla)
|
|
Türkiye
|
? (OECD)
14.517 (ISO ’11)
|
Meksika
|
14.153
('10)
|
Almanya
|
38.115
('10)
|
Ticaret (milyar
$)
|
Enfl. (%)
|
|||
|
İthalat
|
İhracat
|
Ödem.Deng.
(% GSYH)
|
|
Türkiye
|
185.5 ('10)
|
114.0 ('10)
|
% '-6.5 ('10)
|
%8.6 ('10)
|
Meksika
|
301.5 ('10)
|
298.3 ('10)
|
% '-0.6 ('10)
|
%4.2 ('10)
|
Almanya
|
1.066.8 ('10)
|
1.271.1 ('10)
|
% 5.6 ('10)
|
%1.1 ('10)
|
Yabancı Yatırım
|
||||
|
Dışarıya
Sermaye
|
İçeriye
Sermaye
|
İçeriye
Yatırım
|
Dışarıya
Yatırım
|
Türkiye
|
21.570 ('10)
|
185.780 ('10)
|
1.464 ('10)
|
9.258 ('10)
|
Meksika
|
78.379 ('11)
|
298.472 ('10)
|
13.570 ('10)
|
19.627 ('10)
|
Almanya
|
1.426.644 ('10)
|
956.708 ('10)
|
106.961 ('10)
|
46.136 ('10)
|
İntihar (%)
|
||
|
Eğitimsiz-İşsiz 20-24 Yaş
|
Eğitimsiz-İşsiz 15-19 Yaş
|
Türkiye
|
% 28.7 ('09); % 37.1 ('08)
|
% 46.1 ('09); % 46.1 ('08)
|
Meksika
|
% 18.4 ('09); % 17.0 ('04)
|
% 27.6 ('09); % 27.4 ('04)
|
Almanya
|
% 3.8 ('09) % 3.7 ('08)
|
% 13.7 ('09) % 14.0 ('08)
|