Ralph Waldo Emerson: "Henry, neden buradasın?"
Henry David Thoreau: "Waldo, sen neden oradasın?"
HAS Parti kapandı kapanacak…
İnsanın bir sene önce, bugün kapandı kapanacak dediği bir
partiye oy vermiş olması hiç hoş bir duygu değil elbette…
Ama şu var: bizlerin HAS Parti’ye oy verme gerekçelerimizi
sunacak yeni siyasî partiler er ya da geç kurulur, eder... Bizler de gider paşa
paşa oyumuzu yine, insan ve çevre odaklı, inançlara saygılı, antikapitalist bir
partiye veririz, olur biter.
Ha, yüzbinlerce insanın bilerek ve isteyerek HAS Parti’ye verdiği
oyun, hangi hakla bir başka partiye havale edildiği; veya bir başka partiye ilhakta
hangi hakla arkaplan kılındığının cevabını kimse veremez, o başka… Tarih bunun
vebâlini müstehak olanların hânesine muhakkak ki yazacaktır.
Asıl mesele bu değil; asıl mesele, başta Sayın Kurtulmuş
olmak üzere, “AKP’de yok olup AKP olma” fikrini kafalarında meşrulaştıranların
bunu nasıl ve ne diye başarabildikleri(!); hangi argümanlar ve motivasyonlar
eşliğinde akıl ve vicdanlarından onay aldıklarıdır…
Hariçten gazel okumak istemem ama benim gözlemlerime göre HAS
Parti’nin temel sorunu, karar vericilerin ezici çoğunluğunun, parti
programlarına yazdıkları o muhteşem cümlelere, aslında kendilerinin inanmamış
olduklarıydı. Şöyle de diyebiliriz: HAS Parti’nin kırmızı çizgilerini ya da
mavi kitabını partililerin büyük kısmı, partiye oy veren vatandaşlar kadar
içselleştirmiş değillerdi. Dolayısıyla onların zihinsel dünyalarında “güneş
doğuyor, devran dönecek” sözü, tıpkı “Harun gibi gelip Kârun gibi gitmeyeceğiz”
gibi, seçim sloganı olmaktan bir adım öteye geçemedi…
Sayın Kurtulmuş’u ve eşi Sevgi Hanım’ı tanıdım. HAS
Parti’nin anayasa konusunda düzenlediği bir paneldeydi. Seçim sonrasıydı. Ortak
arkadaşlarımız vardı. Oturduk hep birlikte sohbet ettik.
Henüz altı ay önce kurulmuş bir partinin, meclise girebilecek
kadar oy almasını beklemenin günün cârî gerçekleriyle (AKP) örtüşemeyeceğini;
Seçim üzeri sosyal medyada bir sürü partilinin bu yönde hayâller
kurup, doğal olarak sonrasında büyük çökkünlük yaşadığını;
Nihayet o ikbal/iktidar heveslilerinin seçim sonrası bütünüyle ortadan
kaybolduklarını da belirterek, bu sonucun esasında kendileri ve partileri için
hayırlı bir ayıklanmaya vesile olduğu ifade ettim Bay ve Bayan Kurtulmuş’a.
Ve dedim ki:
“Hocam, çünkü bu yol uzun soluklu, inanılmaz inanç-emek-mesai
isteyen bir yol… Ayrıca, belki de hiçbir zaman iktidara ulaşılamayacak bir yol… Ama zaten bu memleketin en fazla
ihtiyaç duyduğu basîretli bir muhalefet değil mi? Bundan daha kıymetli ne
olabilir?...”
Ve ekledim:
“Parti
programınızın ve sizlerin, metayı değil, insanı ve sosyal adâleti merkeze alan prensipleriniz
yeter!… Başka bir dünyanın, başka bir medeniyetin mümkün olduğunu hatırlatıyorsunuz
bize: Kula kul olmayan, kimliğini rahatça yaşayan, geçim kaygısıyla
köleleşmemiş insanların, asgarî tüketim yaparak yaşadıkları, nükleersiz,
GDO’suz, adâletli bir dünya!… ‘Serbest Piyasa, olmazsa olmaz bir şey değildir;
geriye göçle köylerimiz, tarım ve hayvancılıkla vb. teşvik edilmelidir’, diyorsunuz mesela… Bunlar çok çok özel ve siyasette görmeyi özlediğimiz
insanî tavırlar... Milyonlar ve özellikle de gençler için bu anlamda umuda
karşılık gelmeniz inanılmaz derecede önemli!…”
Bendenizi dikkatle dinlediler, konuşmalarımın tamamına
yakınında, onayladıklarını belli ettikleri jestler ve sözlü ifadelede
bulundular. Çeşitli parti faaliyetlerinde katkı ve yardımımı istediler, vs. vs…
Ama ne yalan söyleyeyim, Sevgi Hanım,
HAS Parti’ye Numan Bey’den daha fazla inanmış göründü gözüme!… O gün için belki yanılıyordum (bugün böyle
olmadığı anlaşıldı gibi ya…) ama böyle bir gözlemim olmuştu. Numan Hoca’nın gözlerinde
âdeta bir ürkeklik, bir tereddüt sezmiştim… Ha, bakın, bu gözlemi tv
konuşmalarında asla yapamazdınız. Çünkü orada başka bir Kurtulmuş izliyordunuz…
Sonra aradan aylar aylar geçti. Bendeniz, partiyi dışarıdan
izlemeye devam ettim. Bir gün bir televizyon programında, baktım Hoca, ‘bize
AKP’den sonra iktidara gelecek partisiniz diyorlar; bizi onurlandırıyorlar’
mealinde sözler ediyor… Eyvah! dedim içimden... Hoca niyeti bozmuş, muhalefet
olamadan daha, iktidar sevdâsı ona da sirâyet etmiş!… Durum fena! Sahiden bunları düşündüm Sevgili Okur, ve son
derece rahatsız oldum, duyduklarımdan...
Mevzu derin ve de uzun; uzatmayayım. Bugün geldiğimiz noktada
diyorum ki, aslında Numan Kurtulmuş Hoca, Burhan Kuzu’yla aynı noktadaymış da
haberimiz yokmuş!… Sayın Kuzu mealen
şöyle dedi geçen akşam bir kanalda: ‘Yahu
anlamıyorum ben, HAS Parti’yle Ak Parti’nin farkı ne? Hangi icraatımıza hayır
diyebilirler ki? 4+4+4’e mi? Üniversitede başörtüsü serbestliğine mi? Ee, daha
ne diye ayrılık yaratacaklardı?...’
Demek ki Burhan Hoca gibi Numan Hoca için de bizim hayatî
bulduğumuz yığınla başlık, birer teferruatmış! Modern kapitalist algıya teslim
olmuş tekblok Müslümanlık algısı, ünlü alim Şehristânî’nin 73 ayrı meşru görüş olarak
sunduğu 73 mezhep, inanış tarzını (ve dolayısıyla sosyo-ekonomik vs. pratiğini)
bir kalemde aynı renge boyamış, geçmiş, heyhat ki heyhât!…
Haftalardır düşünüyorum da galiba çağımızın en fazla ihtiyaç
duyduğu, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanmış ve dolayısıyla ölümüne cesur
üç beş insandan başka bir şey değil… Said Nursî gibi mesela… İnanmış ve dolayısıyla
korkusuz tek bir insanın o günün düzenine itirazı ve kurguladığı İslâmî hayat
biçimi, bugün milyonlarca Müslümana rehberlik ediyor, edecek...
Efendim, ben fakireye göre, HAS Parti’de kalmayı tercih edenler arasından sözünü ettiğimiz o birkaç iyi adamın, yepyeni bir oluşumla en kısa zamanda ortaya çıkmaları yakındır. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Ve dua ediyorum: Bu, alelacele kurulacak bir siyasî parti değil de partileşmenin öncesinde, uzun ve derin bir olgunlaşma sürecinden geçecek bir sivil toplum, düşünce kuruluşu olsun…
Efendim, ben fakireye göre, HAS Parti’de kalmayı tercih edenler arasından sözünü ettiğimiz o birkaç iyi adamın, yepyeni bir oluşumla en kısa zamanda ortaya çıkmaları yakındır. Buna tüm kalbimle inanıyorum. Ve dua ediyorum: Bu, alelacele kurulacak bir siyasî parti değil de partileşmenin öncesinde, uzun ve derin bir olgunlaşma sürecinden geçecek bir sivil toplum, düşünce kuruluşu olsun…