3 Mart 2012 Cumartesi

Başörtüsü Serbestisi Yerine Uzaktan Eğitim: Uzaktan Hayat



Meclis Eğitim Komisyonu’nda tasarısı üzerinde anlaşılan, 4+4+4 “paketi”nin içine pek çok yeni düzenleme “tıkıştırılmış” durumda. Bununla beraber, tasarıya getirilebilecek en temel iki eleştiri şöyle özetlenebilir: Öneri kalemlerinin tamamına yakını, var olan eksiklikleri ortadan kaldıracak köklü adımlardan ziyâde, yüzeysel ve kozmetik bir takım düzenlemeler hissi uyandırmaktadır (1). Tasarıdaki uzaktan eğitim hakkının 14 yaştan 11 yaşa çekilmesiyle kız çocuklarının asosyalleşme ve kimliksizleşme riski ortaya çıkmaktadır (2).

    İlk madde çerçevesinde söylenecek pek çok şey var; ancak kısacık olarak, eğitimde fırsat eşitliğine değinmek istiyorum. Bilindiği gibi hâlen, 8 yıllık ilköğretim devletin zorunluluğu kapsamında ve parasız. Bir insanlık hakkı olan temel eğitim, dünyanın hemen her yerinde devletlerin ücretsiz olarak sunduğu bir imkândır. Devletler bunu düzenlerken anayasalarında deklare ettikleri fırsat eşitliğini gözetmeye çalışırlar. Oysa, bu coğrafya üzerinde yaşayan çocukların tümünün eşit eğitim imkânlarından faydalandığını kimse iddia edemez. Örneğin, okulların fiziksel ve donanımsal yeterlikleri çok büyük ölçüde velilerin maddî koşullarıyla orantılıdır. Çocuğun eğitim başarısında elbette ki daha pek çok değişken rol oynuyor; ancak tek başına okulun sunduğu imkânlar bile onun yetkinliğinde önem arz edecektir. Nitekim, Anadolu liselerine girmeyi başaran her 17 çocuktan sadece 1’inin yoksul ailelerden geliyor olması bunu kanıtlamakta. Her halde kaliteli eğitim veren okulların bulunduğu yerler, çoğu köylerden şehre göç eden yoksul ailelerin oturduğu varoşlarda bulunmuyor…

    Gelelim ikinci maddeye. Uzaktan eğitimin 14 yaştan 11 yaşa indirilmesindeki tek amacın, 11 yaştan itibaren (maalesef) çalışmak zorunda kalan çocuklar; yahut özürlü çocuklar; yahut bizim kurgulayamayacağımız değişik sebeplerle evden eğitime muhtaç çocuklar olduğuna inanmak bir hayli  zor. Neden derseniz, tam da yukarıda tanımlanan muafiyetler bağlamında ek bir maddenin ortaya koyulması mümkündür de ondan.

    Niyet okumanın, sûîzanın çok ötesinde, bu düzenlemenin kız çocuklarının başörtüsüz olarak  eğitim görmesini istemeyen ailelerin taleplerine cevap vereceği ortadadır. Peki böyle bir uygulamanın kız çocuklarına dolayısıyla memlekete faydası mı yoksa zararı mı dokunacağı yeterince müzâkere edildi mi? Kanaatimce, faydası bir yana bir çok kötü etkileri olacaktır bu uygulamanın. Tahmin edileceği üzere başörtüsü kısıtlaması nedeniyle uzaktan eğitimi seçecek olan aileler dindar ve yoksul aileler olacaktır: çünkü dindar ve zengin ailelerin bu yönde özel okul seçme özgürlüğü bulunuyor.

    Bilindiği gibi yapılan son istatistikler, Türkiye’nin köylerinin son 20 yılda hızla boşaldığını gözler önüne serdi. Şehir ve ilçe merkezlerinde yaşayan nüfus, köylerde yaşayanların tam üç katı. Sadece İstanbul’da, ülkemizin bütün köylerinde yaşayan insanlar kadar nüfus birikmiş durumda. Bu aynı zamanda ne anlama geliyor? Köylerinde geçim koşullarının kalmaması nedeniyle şehre göçen ailelerin kız çocukları, babalarının getireceği üç-beş kuruşla karınlarını doyurmak üzere derme çatma evlere tıkılmış, zaman öldürüyorlar. Büyük ihtimalle de çoğu zamanlarını tv karşısında geçiriyorlar.  Özetle, ev işleri dışında hiçbir şey üretmiyor; parasızlıktan dışarı çıkıp şehri tanıyamıyor, belki güneş bile görmüyorlar…

Şimdi, çoğu asgarî ücretle ya da daha az bir parayla yaşam savaşı veren bu aileler için kızlarının okula gidip gelmesi zaten bir külfet… Eh, uzaktan eğitim denildiğinde doğal olarak önce onlar yararlanmak isteyecektir. Çizilen tabloda buraya kadar hiç bir sakınca görmeyen vicdanlara şunu sormak isterim. İyi güzel… Bu kötü şartlara ilâveten okul hayatına da entegre olamayan; evde bir başına okumaya çalışan bir kız çocuğu nasıl bir insan olacaktır? İnsan olmak sosyal olmayı gerektirmez mi? Sosyal katılımdan yoksun bırakılmak bir insanlık ayıbı değil midir? Asosyalliğe mahkûm edilen bir çocuk nasıl sağlıklı bir yetişkin, bir anne psikolojisine erişebilir?

Kısacası devletimiz, üreteceği kanun ve yönetmeliklerle ailelerin reşit olmayan çocukları üzerindeki meşrû tasarruflarına saygı göstermelidir. Çocuklarının, baş örtülü-baş örtüsüz; kız okulunda-karma okulda vb. nasıl istiyorlarsa o şekilde eğitim görmesi için tüm kolaylıkları sağlamalıdır.  Tüm okullara başörtüsü serbestisi getirilmeli ve özellikle yoksul ailelerin kız çocuklarının sade okullarda değil daha başka kamusal alanlarda da hayata katılabilecekleri yeni fırsatlar yaratılmalıdır. Modern zamanların onca sağlıksız gidişatını, böyle boğucu düzenlemelerle daha da dayanılmaz hâle getirmenin değil ülkeye tek bir bireye dahi bir yararı olamaz.

Hiç yorum yok: