30 Mart 2016 Çarşamba

Kulak Tırmalayan “Darbe Peşrevi”





Son iki yıldır “Sam Amca” cihetinden ara ara seslendirmesi yapılan “dış müdahale peşrevinin” son günlerde kulakları rahatsız edecek tona ulaşması, yaşadığımız onca acının üzerine tüy dikiyor! NeoCon makamda bestelendiği anlaşılan bu “peşrev”, ilk olarak 23 Ocak 2014 tarihli Washington Post’ta bir üçlü (Abramowitz-Edelman-Misztal) tarafından yazı karakterlerine dönüştürülüp bir makaleyle dünya-âleme duyurulmuştu.
 “ABD, Erdoğan’a gidişâtını değiştirmesini söylemeli” başlıklı bu makaleyi, (Şubat 2014) 84 kişinin imzasıyla Obama’ya gönderilen ve “ABD Erdoğan’a karşı koruduğu sessizliğini bozmalı” şeklinde özetlenebilecek benzer içerikli bir açık mektup izlemişti. 2015’teki diğer birkaç gazete makalesi, görece düşük yoğunluklu bir seslendirme sayılmış olsa dahi içinde bulunduğumuz 2016’nın Mart ayında bu anlamda sergilenen cüretkâr hamleler üzerinde yazacak denli önemli.
Bu ay içerisinde biri yine Washington Post diğeri ise Neo-Conservative’liğiyle meşhur think-tank, Amerikan Girişim Enstitüsü’nün (AEI-American Enterprise Institute)  web sayfasında olmak üzere iki makale yayımlandı.  Makelerden ilkinin (10 Mart 2016) “ısrarlı” yazarları ilk makaleden tanıdık: Mort Abramowitz ve Eric Edelman. Başlığı ise yazarların önceki yazı başlığındaki tonu çokça aşmış: “Erdoğan ya reform yapmalı ya da istifa etmeli.”
Henüz çok taze olan ikinci makale ise (21 Mart 2016) Michael Rubin imzalı ve yazar, başlıkta doğrudan “darbe” (coup) kelimesini kullanma cüretkârlığında. Başlıkla “Türkiye’de bir darbe olabilir mi?” diye soruyor ve altındaki satırlarda kabaca “neden olmasın” mealiyle özetlenebilecek ABD’nin “özgürlükler ülkesi” imajına hiç de uymayan ve hatta “demokrasi düşmanı” sayılabilecek cevaplar veriyor.
Evvelâ bahsi geçen 2015-2016 makalelerinin yazarlarına ve açık mektup imzacılarına yakından bir bakalım: Mort Abramowitz, ABD Dışişleri İstihbarat Bürosu Başkanlığı ve Türkiye Büyükelçiliği görevlerinde bulunmuş, NeoCon’luğuyla meşhur bir diplomat. Eric Edelman da  Abramowitz gibi eski bir Türkiye büyükelçisi. ABD’nin ulusal güvenlikten sorumlu başkan yardımcılığında yöneticilik yapmış. Edelman da NeoCon bir diplomat olarak biliniyor. Öte yandan Edelman hâlen Bipartisan Policy Center (“ikipartili”den kasıt ABD’nin Cumhuriyetçileri ve Demokratları olmalı) isimli vakfın Türkiye masası eşbaşkanlığını yapıyor. Blaise Misztal da Edelman gibi Bipartisan Policy Center’da görev üstlenmiş durumda: Ulusal Güvenlik Müdürü.  Michael Rubin’e geçmeden önce önemli bir dipnotla yukarıdaki Obama’ya açık mektup olayının Bipartisan Policy Center tarafından organize edildiğini ve altındaki imzalar arasında (Blaise Misztal dışında) Michael Rubin dâhil yukarıdaki tüm isimlerin yer aldığını kaydedelim. Nihayet, Michael Rubin’de de profil çok değişmiyor: Ortadoğu ve özellikle İran ve Irak ülkeleriyle ilgili ABD Savunma Bakanlığı danışmanlığı yapmış, Irak Kürdistan bölgesindeki üniversitelerde dersler vermiş bir NeoCon. Hâlen yazısının yayımlandığı AEI’de görev yapıyor.
NeoCon karakteriyle ve George Bush dönemi dış siyasetinde etkisiyle bilinen düşünce kuruluşu AEI’nin İngilizce wikipedia sayfasına girdiğinizde tanıdık yüzlerle karşılaşıyorsunuz: Paul Wolfowitz ya da Dick Cheney gibi. Öte yandan AEI’ın web sayfasına girip site içi arama motoruna “Erdogan” yazdığınızda Michael Rubin’in 2011-2016 yılları arasında yayımlanmış ve okuyanın zihninde anti-demokrat etkiler uyandıran onlarca makalesiyle; örneğin, daha bir yıl öncesinde (Mayıs 2015) kaleme aldığı “Erdoğan İstifa Etmeli” başlıklı makalesiyle karşılaşıyorsunuz.
Pekâlâ, bu yazar-diplomatların ve daha doğrusu önemli ABD NeoCon figürlerin “dertleri” ne, onu anlamaya çalışalım. Bu aşamada önemli bir eski istihbaratçının, Mehmet Eymür’ün Son Tv   isimli web sitesindeki köşesi (10.03.2014), Time Türk haber sitesi (28.02.2014), Ahaber  Tv’deki Yaz Boz isimli  program (16 Mart 2014) ve Takvim gazetesi (10.03.2014) aracılığıyla, bir uzmanının görüşlerine başvuracağız. Bu kaynak, eski bir FBI çalışanı olan Sibel Edmonds. İran Azerisi-Türk orijinli bir Amerikalı olan Edmonds hâlen kurucusu olduğu Boiling Frogs Post isimli bir haber sitesinde ABD’nin Ortadoğu ve Türkiye siyâseti üzerine yazılar yazıyor, mülakatlar yayımlıyor. Edmonds’un aşağıda değineceğimiz mülakatının (21.01.2014) öncesinde, 2009 yılından itibaren aynı noktalara dikkati çeken onlarca yazısı ve başka mülakatları da var.
Yukarda sıraladığımız kaynaklardan Takvim gazetesi yaptığı haberde Edmonds’la ilgili şu biyografik bilgilere yer vermiş: ‘Sibel Edmonds 2001 - 2002 yılları arasında FBI'ın Orta Asya masasında tercümanlık yapan bir   FBI çalışanıydı. Bölgeyle ilgili her önemli ve gizli belge onun elinden geçerken bazı belgeleri açıklayıp hedef haline geldikten sonra FBI'den ayrılıp gazetecilik yapmaya başladı.’
Şimdi, kaynaklarımız arasındaki Mehmet Eymür’ün köşesindeki mülakat özetinden bazı alıntılar aktaralım:
“CIA'nın kukla hükümetler kurduğu, onları kullandığı ve ardından bir gecede onları nasıl yok ettikleri bilenen bir gerçek. Aynı şey Erdoğan'ın da başına getirilmeye çalışılıyor.”
“CIA'nın planı, Türkiye'yi bir model ülke olarak kullanmak ve diğer ülkeleri de aynı şekilde hizaya getirmekti. Ilımlı İslam projesini Orta Doğu'da uygulamaya geçirmekti. Erdoğan ve Gülen, daha doğrusu CIA arasındaki sorun, bu planları aksatıyordu. CIA, Erdoğan'ın kontrolünü kaybediyordu, Bu arada Gülen'le hiçbir sorunları yoktu.”
“[Erdoğan] Boyun eğmeyeceğini göstermek için, bir mesaj vermek için ‘milyarlarca dolarlık silah alımlarını ABD ile değil, Çin'le yapacağım’ dedi. Tüm dünya bu reste şaşırdı. Bu, ABD ve NATO'nun en üst düzey kurallarından birinin ihlali anlamına geliyordu, yapılabilecek son şeydi. İşte bu, NATO ve ABD Silah Sanayiini çileden çıkardı. Erdoğan daha da ileri giderek, ‘AB'ye girmek için yıllardır beklediklerini ve bunun gerçekleşmeyeceğini anladığını, bunun yerine Şangay Birliği'ne katılmak istediğini’ söyledi. Ve resmen başvuruda bulundu. Bu davranış yine, çiğnenebilecek en son kurallardan biriydi. Batı, zorla kurduğu bu düzenini, kolay yıktırmazdı. İşte bunları yaptığınızda, son kullanma tarihiniz dolmuş demektir.”
Yukarıda küçük bir kısmını alıntıladığımız değerlendirmeler, yazı konumuz olan buyurgan makalelerin bıraktığı izlenimle örtüşmüyor değil. Kaldı ki bu değerlendirmelerin az bir kısmının dahi doğru olması ülkemizin bağımsızlığı açısından son derece kaygı verici...
Öte yandan, tüm iktidarların yanlışlarını eleştirmek bir insanlık görevi ve vatanseverlik addedilmeli. AKP iktidarının “CIA-Gülen İşbirliği Örgütü” ortaklığı sonucunda içine çekildiğimiz iç ve dış koşullar, samimi ve tarafsız bilim adamlarının sessiz kalmalarını ya da onların fikirlerine danışmayı yok saymayı kaldıracak durumda değil! Ve fakat tüm bunlar hem içeride hem de dışarıda barışçıl ve demokratik yollarla; bilgiye hak ettiği saygıyı göstererek halledilmek zorunda.
Türkiye’nin bağımsız bir ülke olup demokratik seçimlerin yapılabildiğini hatırlatmanın “mâlumun îlâmı” olduğu muhakkak; fakat içeride ya da dışarıda birilerinin “darbe peşrevi”nden “fasla” girme fikrini akıllardan dahi geçirmemeleri için sık sık tekrarlamakta yarar var. Son tahlilde bu ülke o uğursuz kelimeyle anıldığı günleri çoktan geride bıraktı ve önce bu toprakları vatan belleyen tüm insanların ortak gayreti ve sonra Yüce Allah’ın takdiriyle bir daha asla geri gelmeyecek.

 http://www.adaletedavet.com/kulak-tirmalayan-darbe-pesrevi

Kaynaklar:


Hiç yorum yok: