12 Şubat 2012 Pazar

"Büyük Resim"


Benim bulanık ve "büyük resimde” gözüme çarpanlardan bazıları şunlar:

•    Sözde demokratik iktidarların 50 yılı aşkın bir süredir, padişahların dahi yapmadıkları  keyfî icraatlarının izleri
•    Daima “ayrılmamak” üzere manipüle edildiği için birbirini denetleme görevlerini ifa edemeyen "kuvvetler"
•    Son otuz yıldır doğuda ve batıda; dağda ve ovada hiç durmadan ocak söndüren terör -ki onun başı, 1999 yılı itibarıyla devletin hapishanesinde tutulmaktadır.
•    2001-2004 arasında susan terör 2004’te tekrar can almaya başlamıştır.
•    2004’te DGM’ler kapatılıp; hemen aynı çerçevede Özel Yetkili Mahkemeler kurulmuştur.
•    2007 itibarıyla terörün başının sorumluluğu İstihbarat’a verilmiştir.
•    2008’de derin devleti temsil eden Ergenekon örgütüne ilişkin tutuklamalar başlatılmıştır.
•    Ergenekon yargısına Özel Yetkili Mahkemeler bakmaktadır.
•    2007’den itibaren MİT terör örgütüyle müzakereye başlamıştır.
•    Müzakereler paralelinde geçen zamanda terör azalmamış bilakis artmıştır.
•    2010 itibarıyla, terör örgütünün şehir yapılanması (KCK) dedikleri yeni bir oluşumun adı duyulmaya başlamıştır.
•    2011 seçimleri öncesinde memleketin en popüler dinî cemaatinin sözcüsü sayılacak şahsiyet, bizzat şehir şehir gezip iktidar partisi için propaganda yaptığını deklare etmiştir.
•    Seçim öncesinde kısa süreli susan terör faaliyetleri, seçimden sonra tekrar can almaya devam etmiştir.
•    Başbakan iki ay içinde 150 şehit verilmesi üzerine müzakere döneminin noktalandığını ortaya koyuştur.
•    Paralel olarak doğuda ve batıdaki şehirlerde KCK tutuklamaları başlatılmıştır.
•    Devlet kurumlarında ve özellikle emniyet teşkilatında cemaat mensuplarının AKP iktidarı döneminde hızla kadrolaştığı söylentisinden, küçük çocuklar bile haberdardır.
•    2011 yılının son günlerinde Uludere’de 36 yurttaşın bombalanarak öldürülmesinde MİT’in yanlış istihbarat verdiği suçlaması yapılmış; hatta isimler bile zikredilmiştir. İktidar bunu şiddetle reddetmiş ancak olayın failleri bulunamamıştır.
•   Halihazırda yaşadığımız 2012 Ocak ayının ortalarına doğru, seçim öncesinde varlığı dillendirilen MİT’in terör örgütüyle Norveç’te yaptığı müzakerelerin 5.sinin ses kayıtları beraberinde bazı yazılı belgeler de basına sızdırılmıştır.
•    İki gün kadar sonra MİT müsteşarı ve son müzakerede bulunan diğer isimler için Özel Yetkili Mahkeme Savcısınca sorgulama talebinde bulunulduğu açıklanmıştır. Ancak başsavcı kendisinin bundan haberdar olmadığını söylemiştir.
•    Ertesi gün sorgulama talep eden savcı ve bir diğeri devletçe görevden alındı. Aynı gün hızla MİT müsteşarının Başbakanın izni olmadan sorgulanamayacağına dair bir kanun tasarısı hazırlanmıştır.
•    Bir sonraki gün Başsavcı, görevden alınan savcının yetkisini aştığını ve kendisinden bilgi sakladığını belirterek görevden alınma doğrudur, demiştir. Ancak hemen bir gün sonrasında, Başsavcıvekili MİT sorgulaması talep eden savcıyı sahiplenerek sorguya çağırılan MİT mensuplarının görevlerini kötüye kullandıkları şüphesi bulunduğu için savcının görevini yaptığını söyledi.
•    Tüm bu olanlarla ilgili olarak basında yer alan inanılmaz zenginlikteki(!) spekülasyonlardan bazıları şunlardır: MİT Müsteşarı aracılığıyla Başbakan'a ve iktidara darbe girişimi; İktidar-cemaat çekişmesi; terörün demokratik yollarla bitirilmesini istemeyenlerin işi; dış güçlerin oyunu vs. vs.

       Böylesine büyük ve karmaşık/karanlık resme rağmen, pek çok vatandaş gibi ben de bu ülkeden başka bir coğrafyada yaşamak istemem. Son derece sevimsiz imtihanlardan geçtiğimiz ortada. Ancak muhakkak ki günün karanlığı yırtıp bizleri aydınlatacağı saatler yakındır. Allah yardımcımız; yaşadıklarımız hayırlara vesile olsun...

Hiç yorum yok: